Sağlıklı gıdalar almak için gittiğiniz marketlerde gizlenen tehlikeleri öğrenmek sizi şaşırtabilir. İşte dikkat etmeniz gereken tehlikeli bölgeler ve ailenizin sağlığını korumanız için uymanız gereken tavsiyeler.
Nerede o eski kasaplar
Gizli tehlike: Etimizi, etle ilgili her konuda uzmanlaşmış kasabımızdan aldığınız zamanlar geride kaldı. Lisanssız, eğitimsiz ve gerekli et ambalajlama kurallarının ihmal edildiği küçük birer mezbaha görevi gören süpermarketlerin sayısı giderek artıyor. Böyle yerlerde et ve tavuğun sıkıca mühürlenmesi, çapraz bulaşmadan korunması ve doğru sıcaklıklarda muhafaza edilmesi her zaman mümkün olmuyor. Bu da gıdalarda bakterilerin üremesine fırsat veriyor. Ayrıca bu marketlerde et ambalajlarının içine karbon monoksit pompalanmasına izin veriliyor. Aslında bu işlem zararlı değil. Ama et rafta ne kadar durursa dursun taze görüntüsü veriyor.
Çözüm: Eti, eve getirdikten sonra iki-üç gün içinde tüketin veya anında dondurucuya koyun. Son kullanma tarihine dikkat edin.
O elmayı kaç kişi elledi biliyor musunuz?
Gizli tehlike: Meyve-sebzeler toplanıyor, ayıklanıyor, kamyonlara yükleniyor, kamyondan alınıyor, tekrar ayıklanıyor, kasalanıyor ve kasadan çıkarılıyor ve bütün bunlar, diğer müşterilerin sizden önce elleyip bıraktığı tezgâhlara ulaşmadan önce oluyor. Uzmanlar, siz salatanıza domatesinizi doğramadan önce onlarca kişinin ona dokunmuş olacağını söylüyor. Ayrıca bu ürünlere, tarladan masanıza gelene kadarki uzun yolculuğu sırasında hayvan atıklarının karışabileceğini de unutmayın.
Çözüm: Tüm meyve ve sebzeleri, kabuklarını soyacaksanız bile, yemeden önce dikkatlice yıkayın. Kestiğiniz veya kabuklarını soyduğunuz zaman üzerlerindeki bakteriler içeri girebilir. Doğranmış domates gibi her türlü kesilmiş sebzeyi, yiyene veya pişirene kadar 5 derece veya daha soğukta muhafaza edin.
Gözünüz termometrede olsun
Gizli tehlike: Bunu duymak istemeyebilirsiniz ama şişe geçirilmiş bütün o tavuk, makarna salatası, meyve salatası gibi sonradan hazırlanmış pratik gıdalar çoğunlukla son kullanma tarihi geçen ve çabucak tüketilmesi ya da atılması gereken ürünlerden yapılıyor. Ayrıca bu gıdalar bir restorandaki gibi hazırlansa da bir restorandaki lisans, eğitim ve denetimden mahrum bir şekilde yapılıyor. Bakteri üremesine fırsat veren bir diğer unsursa sıcaklık. Önceden pişirilmiş yemekler bakterilere kucak açtığından bu ürünlerin belli sıcaklıklarda muhafaza edilmesi çok önemli. Fakat bu sıcaklık yiyeceklerin kurumasına neden olabileceğinden marketler bazen tezgâhları serin tutarak bakterilerin büyümesine ve çoğalmasına davetiye veriyor.
Çözüm: Bu reyonu bir kez daha gözden geçirin. Gıdaların nasıl muhafaza edildiğini sorun ve varsa vitrindeki termometreye bakın. Soğuk gıdalar 5 derece veya daha az sıcaklıkta, sıcaklar ise 57 derecenin üzerindeki sıcaklıkta muhafaza edilmelidir. Son olarak, ürünün ne zaman hazırlandığını sorun. Eğer cevap “Dört saatten önce” ise almadan geçin.
Tavuk, balık, hindi gibi etleri alışverişinizin sonunda alırsanız daha uzun süre serin kalır. Tüm etlerin sıkıca hatta mümkünse çift ambalajlanmış olmasına dikkat edin. Böylece suyu (ve barındırdıkları bakteriler) diğer gıdaların üzerine akmaz.
Bir diğer acı gerçek de şu ki; çoğu insan ekmek alırken poşet veya maşaları kullanmadan çıplak elleriyle dokunarak bakteri ve virüs saçıyor. Açık ekmek tezgâhlarının altında en çok bulunan şey ne biliyor musunuz? Takma tırnaklar. Sanırım bu bilgi açıkta satılan her şeyden uzak durup ambalajlı ürünleri tercih etmeniz için yeterli.
Tekrar kullanılabilir alışveriş çantaları çevreyi korumak için harika bir tercihtir ancak gıda güvenliğini tehdit edebilir. Her 10 kullanımdan sonra alışveriş çantanızı sirke gibi asidik bir temizleyiciyle veya çamaşır makinesinde yıkayarak önceki alışverişlerinizden kalan zararlı bakterilerden kurtulun.
Kaynak: Hürriyet