• 2 Ekim, 2024

Güneşle Barışın

Woman on a Bike with balloons

D vitamini yazı dizimizin sonuna geldik. Konuyu gündeme getirmemizin nedeni, yaklaşan yaz ve ortak bir yanlışımız: Çoğumuz tatilde depoladığımız D vitamininin bize yıl boyu yetebileceğini düşünüyoruz. Ne var ki tatilde depolayabileceğimiz D vitamini rezervi bize en fazla 3 ay yetebiliyor…

En doğru şekilde güneşlenseniz bile (hiç güneş yağı kullanmasanız, daha önce anlattığım şartlara tamı tamına riayet etseniz bile) günde en fazla 200-250 bin ünite D vitamini üretip depolarsınız.

İçinizden bazılarının “hocam biz yaz boyu Anamur’da/Alanya’da/Fethiye’de/Çeşme’de/Bodrum’da/Ayvalık’ta 10-15 gün değil, neredeyse üç ay güneşleniyoruz. Hesap o zaman da mı tutmaz? Bedenimiz bu süre içinde de yeteri kadar D vitamini depolayamaz?” gibi bir soruyu aklından geçireceğine eminim.

Yanıtım maalesef “Depolayamaz!” şeklinde olacak! Nedenini yeniden hatırlatayım: Siz güneşlenmeye devam ettikçe, kararıp bronzlaştıkça bırakın D vitamini üretmeyi, cildinizde üretilen D vitaminini de UVA etkisi ile parçalamaya başlıyorsunuz. Peki, bu işin etkili bir çözümü yok mu? Tabiî ki var. İşte o çözüm…


YAZI BEKLEMEYİN


Yıl boyunca güneşi gördüğünüz her fırsatta bulunduğunuz kapalı ortamdan çıkıp elinizi, ayaklarınızı, yüzünüzü -hiç olmazsa- yani bedeninizin o anda fırsat bulduğunuz bölümlerini güneşle buluşturun.

Yurtdışı seyahatlerinde görmüşsünüzdür: Yaz, kış, ilkbahar, sonbahar demeden, hava soğuk mu, sıcak mı gözetmeden insanlar park ve bahçelerde güneşlenirler. Nedeni, D vitamini üretme yani bilinçli güneşlenme eğitimini önceden almış olmaları. Yani güneşten istifadeyi sadece yaz mevsimi ile sınırlamamaları.

D vitamini bedende sürekli kullanılan, tüketilen bir madde. Dün karnınızı doyurmuş olmanız bugün tekrar yemek yemenize çare olamıyorsa, yazın bir miktar yedek D vitamini stoklamanız kışın sadece bu stokla idare etmenize çare olmaz.

Güneşle barışmaktan, cildimizi güneşle daha sık ve düzenli buluşturmaktan başka çare yok.

Eğer bunu yapamıyorsanız diğer seçeneğiniz D vitamini desteklerinden faydalanmak. Ama burada da ölçüm yaptırıp bir hekimle konuşmanız lazım. Çünkü D vitamininin azı kadar çoğu da zararlı olabiliyor.

Ayrıca cildinizde üretilen D vitamini doğal ve daha değerli.

Bebekler ve çocuklar için D vitamini

D vitamini ihtiyacı, daha annenin karnında bebek şekillenirken başlıyor. İhtiyacın ilk birkaç yıllık kısmı eğer çocuk emziriliyorsa anne sütüyle bir ölçüde karşılanabiliyor, çocuğunu emzirmeyen annelerin bebeklerini D vitamini noksanlığına karşı korumaları gerekiyor.

İhtiyaç, çocukluk çağında özellikle kemik ve diş gelişimi ile birlikte artıyor. Bu dönemde güneşten yeteri kadar istifade edemeyen çocuklara ya destek olarak D vitamini ( D vitamini şurupları, damlaları) vermek ya da onları D vitamini ile güçlendirilmiş gıdalarla (sütler, mamalar) beslemek gerekiyor.

Büyüyen bir çocuğun sadece diş ve kemikleri için değil, gözleri, beyni, bilinçsel fonksiyonları için de D vitaminine ihtiyacı var. Ayrıca güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmaları da yeteri kadar D vitamini rezervine sahip olmalarına bağlı. İhtiyaç ergenlik ve gençlik dönemlerinde de mutlaka karşılanmalı. Çünkü bu dönemlerde kemik gelişimi çok daha hızlı, sistemlerin D vitamini ihtiyaçları çok daha önemli.

İhtiyaç erişkinlerde de, yaşlılarda da mutlaka karşılanmak zorunda. Özellikle yaşlılarda tıpkı çocuklarda olduğu gibi D vitamini eksikliği önemli bir risk faktörü. Bu nedenle hemen hangi yaşta olursanız olun D vitamini konusunu lütfen ciddiye alın. Tıpkı B 12 vitamini eksikliği, tıpkı demir eksikliği, tıpkı omega-3 noksanlığı gibi D vitamini eksikliğinin de sağlığınızı tehdit edebileceğini lütfen unutmayın.

Sadece balık, yumurta, peynir, yoğurt yiyerek, süt, ayran içerek ihtiyacınızın tamamını karşılayabileceğinizi düşünmeyin. Bir kez daha tekrarlayalım: D vitamini ihtiyacının yüzde 90’ından fazlası güneşin etkisiyle cildimizde üretilenden karşılanır. Gıdalarla ancak yüzde 10’luk bir bölümü temin edilebilir.

Fazlası da zararlı

D vitamini eksikliği konusu gündeme gelince, eksik olan miktarın yerine konulma sürecinin nasıl daha doğru yönetilebileceği cevaplanması gereken bir soru haline geldi. Çünkü D vitamini yağda eriyen bir madde. Kullanılmayan kısmı bedende birikiyor. Fazla birikim de “D vitamini zehirlenmesi” adını verebileceğimiz problemlere yol açabiliyor. Bu nedenle keyfinize göre D vitamini desteği kullanmanız da doğru değil.

Eğer kan seviyeleri düşükse eksiği yerine koyma amacıyla D vitamini desteği almalı, bunun miktarını da kabul edilebilir sınırlar içinde tutabilecek şekilde ayarlamalısınız.

Peki, aşırı güneşlenme D vitamini zehirlenmesi yapabilir mi? Bu sorunun yanıtını daha önce de verdim. Siz güneşlenmeye devam ettikçe cildinizdeki D vitamini üretimi bloke olmaya başlıyor, bu nedenle ne kadar kararırsanız kararın D vitamini zehirlenmesi tehlikesi ortaya çıkmıyor.

GÜNEŞLENMEYİ BİLMİYORUZ

Zannediyoruz ki yaz aylarında bedenimizi güneşle birkaç defa buluşturmamız yeterli olacak ve bir-iki haftalık güneşlenmeler bedenimizi tıka basa D vitamini ile dolduracak. Oysa pratikte durum çok farklı. Yaz boyu bir-iki hafta değil, iki, hatta üç ay hemen her gün güneşlenseniz bile vücudunuz sonraki yıl boyunca ihtiyaç duyacağınız miktarda D vitaminini stoklayamaz. Ne yapıp etmeli “güneşlenme” işini yıl boyunca sürdürmenin bir yolunu bulmalısınız.

“Güneşlenme” deyince aklınıza ille de mayonuzu, bikininizi giyip kuma, çime uzanmak, güneşte saatlerce yatıp ıstakoz gibi kızarmak ya da kömür gibi kararmak gelmesin. Önemli olan sık aralıklarla kısa güneşlenmeler yapıp cildinizdeki üretimi sürekli hale getirmek.

Sadece dirsekten itibaren kollarınızı, dizden itibaren ayaklarınızı, yüzünüz ve sırtınızı haftada birkaç kez 20-30 dakika güneşe tutmanız dahi “güneşlenme” ve “D vitamini üretme” ihtiyacınızı (yani derinizin/teninizin güneşle temas ederek D vitamini üretebilmesini) karşılayabiliyor. Tabiî ki güneşlenmenin zamanı da önemli: Öğle güneşi en etkili olanı.

Kaynak:

 

Benzer Yazılar

Yorum Yapın