En keyif aldığım sorulardan biri de bu. Bizim mutfak kültürümüzde nedense sebze çorbalarının ciddi bir ağırlığı yok. Mesela balkabağı çorbasını, lahana çorbasını, diğer sebze çorbalarını pek bilmeyiz. Oysa daha düşük kalori içerikleri, daha zengin besleyici yapıları nedeniyle öne çıkarılmaları gerekiyor. Kültürel olarak da biraz “karbonhidratçı”, daha doğrusu “uncu/un sever”iz. Un eklenmiş, unlu ürünlerle yapılmış ya da karbonhidrat yapısı güçlendirilmiş çorbaları beğeniyoruz.
Prensibimiz şu olmalı: Yemeklere çorba ile başlamak doğru bir tercih (yeter ki çorba çok sıcak olmasın). Çorbanın sebzelisi, sebze ağırlıklı olanı tercih edilmeli. Benim favorim domates çorbası. Zira o tam bir “likopen bombası!” Ayrıca –çok yağ eklenmezse- doyurucu ve düşük kalorili bir başlangıç yemeği.
İtalyanların “minestronesi”ne benzer sebze çorbalarını yaz-kış ama özellikle kış aylarında tavsiye ediyorum. Bir de “karotenoid yüklü” balkabağı ile “antioksidan deposu” lahana çorbasına yeniden eğilelim diyorum. İsterseniz zenginleştirilmiş, hatta ilaç haline getirilmiş bir sebze çorbası versiyonunu “Bağışıklık çorbası” şeklinde yaz kış siz de deneyebilirsiniz.
Kaynak: