Sokaktaki her iki yetişkinden birinde insülin direncine yakalanma ihtimali var. İnsülin direncine yakalanan her iki kişiden birinde ise insülin direncinin nedeni gereksiz ve aşırı şeker tüketimi!
Yaşlılık döneminde karşılaştığımız sağlık sorunlarının da, gençlik ve orta yaş dönemlerinde canımızı sıkan kilo problemlerinin de arka planında gözden kaçan önemli bir sağlık problemi var: HİPERİNSÜLİNEMİ!
“İnsülin fazlalığı sorunu” zannedildiğin çok daha önemli bir sağlık düşmanı. Kanımızda dolaşan insülinin miktarı arttıkça bir sürü sağlık tehdidi birbiri ardına ortaya çıkmaya başlıyor. Artıyor çünkü insülin artması “bağışıklığın baskılanması/pıhtılaşma sisteminin bozulması/iltihabi süreçlerin hızlanması/hücrelere yönelik yaşlandırıcı ve hasta edici oksidatif stresin artması/kan yağ dengesinin bozulması/ürik asit seviyelerinin yükselmesi/kan basıncı ayarının güçleşmesi/her şeyden önemlisi kan şekerinin artması, şeker hastalığının kapımızı çalması” anlamına geliyor.
Hiperinsülinemiye bağlı sorunlar yukarıdaki destan (!) ile sınırlı da değil aslında ama problemin büyüklüğünü, tehdidin ciddiyetini anlatmak için bu kadarı yeter sanırım.
Sağlıklı bir bünye pankreastan makul miktarlarda insülin üretimine izin veriyor ve sağlıklı bir insanda kan insülin seviyesi ortalama 5’i geçmiyor. Bu rakam 5 üniteyi geçtiğinde ise ortalık karışıyor! Hele hele 10 ve üstüne çıktığında sistem adeta kilitleniyor, “İNSÜLİN DİRENCİ” sorunu kaçınılmaz hale geliyor.
İnsülin direnci hafife alınacak bir problem gibi gelmesin size. Çünkü yarattığı sorunlar sadece “göbeklenme/bel çevresi kalınlaşması” gibi masum ve estetik durumlarla sınırlı değil. İnsülin direnci demek artmış kanser, hipertansiyon, diyabet riski demek. İnsülin direnci demek yaşlılıkta bellek sorunlarıyla daha sık karşılaşma, damar sertliğiyle daha çok boğuşma, kalp krizine, felce paçayı daha çok kaptırmak demek.
Ne yapalım?
İnsülin direncinizin olup olmadığını anlamanız ise oldukça kolay. Bir sabah kalkıp aç karna /10-12 saatlik açlık yeterlidir- en yakın laboratuvarın yolunu tutacak, açlık şekerinizle açlık insülininize baktıracaksınız. Bu iki rakamı birbiriyle çarpıp 405’e böldüğünüzde bulduğunuz sonuç insülin direnci değerinizdir.
Diyelim ki kan şekeriniz 90, insülin seviyeniz 4 çıktı. Bulacağınız rakam birden küçük olacaktır ve bu rakam mükemmel bir rakamdır. İnsülin direncinden bahsedebilmek için bulduğunuz rakamın –HOMA/IR değerinin- 2,5 dan yüksek olması gerekiyor. Eğer bu rakam 5’i geçmişse aman dikkat! Bel çevreniz geniş, göbeğiniz büyük olmasa da doktora gitmekte geç kalmamanız lazım.
Aşırı şeker tüketiminin yol açtığı en önemli sağlık sorunu insülin direncinin tetiklenmesidir. İnsülin direncini tabiî ki sadece aşırı şeker tüketimi tetiklemez. Eğer herhangi bir rafine karbonhidratı, özellikle unlu mamulleri gereğinden fazla tüketirseniz, eğer herhangi bir zaman diliminde ihtiyacınızdan fazla kalori yüklenirseniz ya da bu iki yanlıştan uzak dursanız bile hareketsiz bir hayat tarzını tercih ederseniz insülin direncine yakalanmanız kaçınılmazdır.
Ama şunu sakın unutmayın: Sokaktaki her iki yetişkinden birinde insülin direncine yakalanma ihtimali var. İnsülin direncine yakalanan her iki kişiden birinde ise insülin direncinin nedeni gereksiz ve aşırı şeker tüketimi!
Önemli
Şekere veda reçetesi!
Şekeri tatlı zehir olarak tanımlıyor, yapılması gereken en önemli sağlık savaşının, alınması gereken ilk önlemin “şekere, şeker içeren her türlü içeceğe –meşrubatlara, kolalı gazlı içeceklere, meyve sularına- karşı” yapılması gerektiğini savunuyoruz.
Fruktoz bazlı şekerin kullanımına sınırlama getirilmesini bu nedenle istiyoruz. Bu nedenle salçadan ketçaba, baldan reçele, kolalı içeceklerden hazır çorbalara kadar yiyecek ve içeceklerin üzerine içinde ne kadar şeker olduğunun yazılması gerektiği konusunun altını ısrarla çiziyoruz.
Eğer sağlıklı kalmak ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek istiyorsanız, kendinizi ve ailenizi şekerli yiyecek içeceklerden mümkün olduğu kadar uzak tutunuz. Şeker ihtiyacınızı olabildiğince meyvelerden karşılayınız ve meyve tüketiminizi bile abartmayınız. Şifa niyetine içtiğiniz meyve sularının miktarını 100 ml ile sınırlayınız. Ve günde bir defa ile yetinmeye çalışınız.
Şekersiz bir mutfak kültürü oluşturmaya gayret ediniz. Şeker ihtiyacınızı arttıran, sizi şekerli besinlere yönlendiren, hipoglisemi ataklarına sürükleyen unlu atıştırmalıklardan –pastane ve fırın ürünleri, paketlenmiş unlu, şekerli veya şekersiz atıştırmalıkların tamamı, meyveli yoğurtlar, pestiller, reçeller, şekerli fındık ezmeleri, şeker eklenmiş kahvaltı gevrekleri ve benzerleri- uzak durunuz.
Marketlerden alışveriş yaparken bu ürünlerin satıldığı reyonlara uğramayın. Mümkünse boş mideyle, açken alışverişe çıkmayınız. Şeker bağımlılığının sigara bağımlılığından farksız olduğunu, kurtulmak için çaba gerektirdiğini, en az 4-8 haftalık bir şeker detoksundan sonra yok edilebileceğini ama ne yazık ki herhangi bir dönemde yeniden şeker tüketimini arttırdığınızda bir kez daha tekrarlayabileceğini unutmayınız.
Yeni bir davranış değişikliğinin alışkanlık haline gelebilmesi için en az 3-4 haftalık bir süreç gerekiyor. Daha da önemlisi o alışkanlığın mutlaka ama mutlaka “içselleştirilmesi” tavsiye ediliyor.
Unutmayın
Şeker tüketiminiz artınca;
* Diyabet riskiniz artar
* Kilo riskiniz yükselir
* İnsülin direnciniz tetiklenir
* Tansiyon ayarınız bozulur
* İltihap süreçleri hızlanır
* Pıhtılaşma sistemi bozulur
* Kanser riskiniz artar
* Ürik asit çoğalır
* Trigliserid aşırı üretilir
* Belleğiniz zayıflar
* Damar sertliği hızlanır
Kaynak: