Karanlık kış günlerinin bunalımını üstünüzden atmaya yarayacak yöntemlerden biri de sıcak bir yaz günü sahilde uzandığınızı hayal ederek lezzetli tropik meyveler tüketmektir. Ama tropik meyvelerin keyfinizi yerine getirmenin dışında sağlığınıza da büyük faydaları vardır.
Dışı dikenli, içi sulu ve tatlı Ananas yüzyıllarca tedavi için kullanıldı. 1493’te Karayipler’de Guadeloupe adasında Kristof Kolomb’un keşfettiği bu meyve, ayrıca Brezilya ve Paraguay’da da bulunuyordu. Bir kase ananas günlük C vitamini ihtiyacımızın %94’ünü karşılayarak bağışıklığımızı güçlendirir ve sadece 85 kaloridir. Kas, sinir ve kemik sağlığı için önem taşıyan manganez ve bol miktarda da lif içerir. Proteinlerin parçalanmasına ve sindirime yardımcı olan ve eklem ağrılarını dindiren bromelin adlı bir enzimi de Ananas’ta bulunur. Oda sıcaklığında saklanmalıdır. Ananası dilimlemek için üst ve alt kısımları tırtıklı bir bıçakla kestikten sonra, geriye kalan kabukları yukarıdan aşağıya doğru kesip temizleyin. Üzerinde kalan siyah noktaları sivri uçlu bir bıçakla çıkardıktan sonra dilediğiniz gibi dilimleyin.
Kristof Kolomb, Papaya için “Meyvelerin Meleği” demiştir. Büyük bir Papaya günlük ihtiyacımızın 2-3 katı kadar C vitamini içerir. A vitamini, beta karoten, potasyum, kalsiyum, folat ve lif açısından da zengindir. Papaya asidik olmadığından turunçgiller gibi midenizi yakmaz, düşük kalorilidir, yağ içermez. Meyvenin içerisindeki papain adlı enzim sindirime yardımcıdır ve güçlü et liflerini parçayabilen bir enzim olduğundan güney amerikalı aşçılar yüzyıllardır papaya’yı eti yumuşatmak için kullanmışlardır. Bu egzotik meyveyi yemek için kavun gibi keserek çekirdeklerini çıkarıp kabuğundan ayırabilirsiniz. Kendi başına tüketebileceğiniz gibi meyve suyu ve salatalara katabilirsiniz. Tam olgunlaşmamış yeşilimsi Papayalar oda sıcaklığında hızlıca olgunlaşır, özellikle bir kağıt poşeti çinde tutulursa. Olgunlaşmış papayaları plastik bir poşete koyup buzdolabında saklayabilirsiniz, bir hafta kadar dayanabilir ama olgunlaştığında 1-2 gün içerisinde tüketmek en idealidir.
Tat duyunuzu tropik cennetlere birinci sınıf bir yolculuğa çıkarmak için “Meyvelerin Kralı” olarak da bilinen Mango’dan mutlaka tatmalısınız. Kaju ve antep fıstığı ile aynı aileden gelen bu meyve, Asya kökenlidir. Kabuğunu soyup dilimleyerek tüketebilir, yoğurt ve yulaf ile karıştırıp sağlıklı bir kahvaltıda, meyve sularında veya ızgara et ve balık yemeklerinde sosunu hazırlayarak kullanabilirsiniz. Ortalama boyutta bir Mango 140 kaloridir ve günlük A vitamini ihtiyacınızın %80’ini, C vitamini ihtiyacınızın %30’unu ve lif ihtiyacınızın %40’ını karşılar. Mango kansere karşı koruyucu pek çok fenol içerir, kalp ve göz sağlığını korur. Pektin adı verilen çözünebilir lif açısından zengindir. E vitamini ile cildi korur, ışıldamasını sağlar. Kandaki şeker düzeyini dengeler. İçeriğindeki Glutamine asiti hafızayı güçlendirir ve beyin hücrelerini aktif tutar. Egzersiz yapanların veya yoğun bir koşuşturma içinde olanların kaybettikleri potasyumu karşılamak için lezzetli bir seçenektir.
Pomelo turunçgillerin en büyüğüdür. Çin kökenli bu meyve greyfurta benzer. Dış kabuğu serttir ve kolayca soyulur. B ve C vitamini, beta karoten, lif ve kalsiyum açısından zengindir. Hamile kadınların özellikle ihtiyaç duyduğu folik asit ve kalp sağlığımızı güçlendiren potasyum da Pomelo’da bol miktarda bulunur. Potasyum kan basıncı seviyemizi dengede tutmaya yardımcı olur, tansiyon sorunu olanlar için faydalıdır. Bacak kramplarına karşı etkilidir. Pomelo’daki vitaminlerin birleşimi yaşlanma karşıtı bir etki sağlar. Kırışıklıklarla savaşır, serbest radikallerin atılmasını sağladığı gibi kolajen üretimini arttırarak vücudu gençleştirir. Yüksek C vitamini içeriği ve kolajen üretimini arttırması ile yaraların iyileşmesine yardımcıdır. C vitamini aynı zamanda eksikliğinde diş eti sorunlarına yol açabilir. Kolajen de cilt sağlığının yanı sıra diş ve dişeti sağlığını da olumlu etkiler. Araştırmalar C vitamininin vücudumuzun demir emilimini arttırdığını göstermiştir, yani C vitamini içeren gıdalar demir eksikliğine bağlı kansızlık sorununu da önleyebilir. İçeriğindeki doğal asitler kalsiyum emilimini arttırır. İdrar yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu etkisi vardır. Oda sıcaklığında ve buzdolabında birkaç hafta dayanabilir. Diğer turunçgiller gibi kabuğunu soyarak tüketebilir, suyunu sıkabilir veya salatalarda kullanabilirsiniz.
Pasifik yerlileri Hindistan cevizinin tüm hastalıkları tedavi ettiğine inanıyordu, ağacına da “Hayat Ağacı” adını vermişlerdi. Bağışıklık sistemi için mükemmel bir gıdadır, çiğ yemek, yağını, sütünü içmek gibi çeşitli yöntemlerle tüketildiğinde mikrobik hastalıkların pek çoğuna iyi gelir. Antiviral, antifungal, antibakteriyel ve antiparaziterdir, yani zararlı bakteri, virüs, mantar ve parazitleri öldürür. Kalsiyum, potasyum, magnezyum ve bol miktarda elektrolit içerir. Vitamin ve minerallerin emilimini ve sindirimi hızlandırır. Vücut tarafından depolanmak yerine enerjiye çevrilir, böylece fiziksel performansınızı arttırır. Etli kısmının 100 gr’ı yaklaşık 350 kalori içerir. Çoğunluğunu yağ ve proteinler oluşturur. Diğer yemişlere oranla doymuş yağ oranı çok daha fazladır ama, sağlıklı bir vücut için gereken pek çok besleyici maddeyi içerir. Bu doymuş yağların en önemlisi anne sütünde de bulunan laurik asittir. Kandaki iyi kolestrol seviyelerini yükseltir, damar tıkanıklığını önlemeye yardımcıdır. Etli kısmı bakır, kalsiyum, demir, manganez, magnezyum ve çinko içerir. Ayrıca Folat, riboflavin, niasin, tiamin ve piridoksin gibi kompleks B vitaminleri içerir. Bu vitaminleri vücudumuz kendiliğinden üretemez. Hem etli kısmı hem de suyu çok iyi bir potasyum kaynağıdır. 100 gr taze hinistancevizi günlük potasyum ihtiyacımızın %7.5’unu karşılar. %61’i çözünemeyen liften oluşur, böylece hiç kalori içermeden tok tutar ve kan şekerini yükseltmez. Suyu özellikle tropikal iklimlerde yaşayanlar için ferahlatıcıdır.şeker, elektrolitler, mineraller ve enzimler içerir. Sindirimi hızlandırır ve metabolizmayı güçlendirir. Suyunda bulunan sitokininler yaşlanma karşıtı, kanser karşı maddelerdir.
Hindistan cevizi ayrıca düşük glisemik indekse sahiptir. İçerisindeki yağ kan şekerinin aniden yükselmesini engeller ve bu şekilde tatlı krizlerini önler.Hindistan cevizi yağı gençlik ve güzelliği koruyan antioksidan özelliklere sahiptir. Cilt ve saç bakımının yanı sıra çeşitli cilt hastalıklarının tedavisinde de kullanılır. Kalsiyum ve magnezyum içeriği ile sağlıklı diş ve kemikleri destekler. Özellikle et tüketmeyenler veya laktoz intoleransı olanlar için sağlıklı bir alternatiftir. Metabolizmayı hızlandırır, diğer yağlara göre daha az kaloriyle daha çabuk enerji sağlar. İçeriğindeki yağ asitleri kalp sağlığını korur, kolestrolün yükselmesine neden olmaz. Hindistan cevizini açmak için üzerindeki üç siyah nokta şarap açacağı, tornavida veya bıçak gibi bir aletle delinip içindeki su bir tülbentten süzülerek ayırılır. Büyük bir bıçağın keskin olmayan tarafı veya çekiç kullanarak kabuğu kırılır. Etli beyaz kısımları bıçakla ayrılır. Kabuğa yapışık kalan beyazlar meyve soyacağı veya bıçakla alınır. Rendeleyerek veya dilimleyerek tüketilebilir.