Aşı, bir veya birkaç defa yapıldığında insanları o mikrobun yaptığı hastalığa karşı senelerce hatta ömür boyu koruyan bir uygulamadır. Çiçek, çocuk felci aşılar sayesinde kökü kuruma, neredeyse ortadan kalkma aşamasına gelmiştir, kızamık ileri derecede kontrol altına alınmıştır ama maalesef ki bu durum grip aşısı için geçerli değildir. Bunun sebebi ise 60 seneden fazla zamandır uygulanan grip aşılarının “ticari aşılar” olması ve kimsenin de buna ses çıkarmamasıdır.
İnsanlara bir veya birkaç defa yapıldığında onları artık hayatları boyunca tüm grip virüslerine karşı koruyacak bir aşı yaratmak mümkündür ama yüz milyonlarca insanı her sene aşılamak, bunlara her sene milyarlarca liralık ilaç satmak gibi “ballı bir iş” varken bunu kaybetmek olacak bir şey değildir.
Her sene tekrarlanan aşı olamaz!
Dünyanın burunlarından kıl aldırmayan bilimsel kurumlarının tavsiyelerine göre grip aşılarının 6 aylıktan başlanarak her sene tekrarlanması gerekiyor. Buna göre, bir insanın hayatı boyunca ortalama 70-80 defa aşı olması icap ediyor. Üstelik her sene yapılmasına rağmen aşının koruyucu olup olmayacağı da belli değil, çünkü aşı kuvvetli bir bağışıklık sağlamadığı gibi ortaya çıkan bağışıklığın süresi de çok kısadır. Aşılar bir önceki senenin virüslerinden hazırlandığı için hastalık yapan virüsün aşıda bulunan virüslerden biriyle “tıpa tıp aynı” olması da şarttır; aksi takdirde aşı bir işe yaramaz.
Bir de, domuz gribi salgınında da ortaya çıktığı gibi grip aşısı olanları bir pandemi yani dünya çapında salgın çıktığı zaman çok daha ağır ve ölümcül grip hastalığı beklediği de unutulmamalıdır (Kanada fenomeni). Fazla söze de gerek yok aslında; 60 seneden fazla zamandır uygulanan, her sene tekrarlanması icap eden grip aşılarının hem etkinliklerinin hem emniyetlerinin hâlâ tartışılıyor olması bu aşıların “işe yaramadığının” açık bir göstergesidir.
Grip aşılarının “üfürük” olduğunu endüstri de onların güdümündeki bilim âlemi de artık saklayamaz oldular. Geçen sene yayınlanan meşhur “CIDRAP araştırması” grip aşısıyla ilgili tüm gerçekleri gözler önüne serdi. CDC, grip aşılarının genç ve sağlıklı insanlardaki koruyuculuğunu senelerce yüzde 70-90 olarak bildirirken bunu bir gecede yüzde 50-70’ e indirdi; üstelik bunlar grip aşısı olmaları gerekmeyenler.
Esas gripten korunması gereken yaşlı ve altta yatan ağır bir hastalığı olanlarda ise aşının etkinliği bunun çok altında ve hatta belki de hiç yok. Grip aşılarının işe yaraması için etkinliklerinin yüzde 90’ ın altında olmaması gerektiğini hatırlatmak isterim. Bu sene başında da Avrupa CDC’ si grip aşılarının 3-4 ay sonraki koruyuculuğunun yüzde “sıfır”; Amerika CDC’ si de H3N2 aşısının 65 yaş üzerindeki koruyuculuğunun ”yüzde 9” olduğunu açıklayınca grip aşılarının “fosluğu” iyice anlaşıldı.
Yeni grip aşıları da “boş”!
Endüstri de içinde üç virüs bulunan aşılar yerine sanki marifetmiş gibi içinde dört virüs bulunan ve antijen miktarı öncekilerden dört misli fazla olan grip aşıları üretmeye başladı. Bu da göz boyamadan, insanları aldatmaktan başka bir şey değil; çünkü yüzey antijenlerinden hazırlanan aşılarla 4 yerine 40 virüs, 4 misli yerine 40 misli antijen konsa bile gribi önlemek mümkün olmaz.
Yapılması gereken antijenik yapıları değişse bile tüm grip virüslerine karşı etkili ve en azından senelerce koruyuculuk sağlayan bir aşı üretmektir. Bu mümkündür ancak çalışmalar “ağır aksak” yürüyor, zira endüstri bu işe bırakın sıcak bakmayı gizliden engellemeye bile çalışıyor.
Gelelim neticeye
Kimseye “grip aşısı olun veya olmayın demiyorum”. Benim işim, saklanmaya çalışılan, ticari tıbbın işine gelmeyen bilimsel gerçekleri halka anlatmak. Yazılarımı okuyanlar grip aşısı olup olmamaya kendileri karar verebilirler. Her sene tekrarlanması gereken uygulamaya “grip aşısı yerine grip iğnesi” denmesi daha doğrudur. Ben bugüne kadar bir “tüketici” olarak “bir defa bile grip iğnesi yaptırmadım”.
Kaynak: