Uz. Dr. Yavuz Dizdar’ ın yazısı: Kim ne derse desin, ülkemizin genel hastalık yükü ciddi bir artış göstermektedir ve bunun altından tedavi etmeye çalışarak kalkılması mümkün değildir. Önemli olan hastalıkları henüz oluşmadan önlemektir.
“Erken tanı hayat kurtarır” sloganıyla “check-up” yaptırarak hastalığı henüz başlangıç aşamasında saptamak yeterli değildir. Çünkü erken tanıdığınızda bile artık bir hastalık var demektir, yani tedavi amaçlı girişimlerin çoğu uygulanır, önemli olan hastalığı tümden önlemektir.
“Peki neden bu kadar çok hastalık var?” sorusunun yanıtını ise beslenme biçiminin değişmesi dışında aramak mantıksızdır.
Kanser gibi önemli bir hastalık için ileri sürülen sigara ve alkol gibi etkenlerde bundan 20 yıl öncesine göre belirgin bir değişiklik yoktur, buna karşılık yediklerimizin içeriği tümden değişmiştir. Ne var ki iş burada kalmamaktadır. Hastalıkların nedenini anlamaktan aciz Batı tıbbı, onları tedavi etmek konusunda da aklını kullanma becerisini yitirmiş görünmektedir.
“Tıp her gün ilerliyor” iddiası teknolojinin kullanımı dışında doğru değildir. Hepi topu yeni geliştirilen birkaç ilaç dışında tıpta, yani insan vücudunun işleyişi ve hastalıkların nasıl ortaya çıktığı konularında ciddi bir ilerleme yoktur.
Buna karşılık BT, MR, PET gibi tanı koymaya yönelik teknolojik yöntemlerde ciddi bir artış ve yaygınlaşma mevcuttur. Bunun bir nedeni artık hastayı dinleme ve muayene etme becerisini yitirmiş olan doktorların durmadan görüntüleme tetkiki talep etmeleridir.
Ama esas gerekçe elbet tıpta gerçek anlamda bir ilerleme olmamasıdır. Oysa öyle ya da böyle, tıp araştırmalarına yılda nereden bakarsanız bakın trilyon dolar düzeyinde para harcanmaktadır.
Bugün sadece ilaç firmalarının Ar-Ge faaliyetleri bile yüz milyarlarca dolar seviyesindedir. Buna üniversite fonlarını da eklerseniz, trilyon dolara kolaylıkla erişirsiniz.
Tıp hastalıkları anlama merakını çoktan yitirdi.
O halde sorulması gereken bir diğer soru da “bu kadar araştırma harcaması yapılmasına rağmen neden ilerleme olmadığıdır”.
Demek ki bakış açısında bir hata vardır, çünkü esas yaklaşım hatalı ise, yani hata henüz binanın temelinde yapıldıysa, bunun üzerine kuracağınız yapı da yanlış olacaktır.
Söylediklerimizin daha kolay anlaşılması için trafikten bir örnek verelim. Diyelim ki bir kavşakta çok fazla kaza olmakta, bunun nedenini kaza yapan araçların fren balatalarında aramak, sürücülerin alkollü olup olmadıklarına bağlamaya çalışmak mantıksızdır.
Öncelikle kavşağın incelenmesi gereklidir, bir işaretleme hatası mı yapılmış, kör noktalar konusunda doğru yol levhaları mı konulmamış, ışıklandırma mı eksik, eğim mi yanlış, bunlara bakmadığını sürece kazayı araçlarla açıklayamazsınız.
Şimdi meseleyi kanser hastalığı özelinde irdelemeye çalışalım. Yediklerimiz bundan 15-20 yıl öncesine göre değişmiş midir? Bilinen etkenler arasında yer alan tarım ilaçlarının kullanımı artmış mıdır? Yediklerimiz hala 20 yıl öncesinin koku, tat ve kıvamına mı sahiptir?
Bütün bu soruların yanıtı hayırdır. Hiçbir şey eskisi gibi değildir, gıdanın endüstrileşip uzun raf ömrüne erişmesi elbette bir takım biyolojik sonuçlara da neden olacaktır.
Ambalaj bu değişikliğin süslemesidir, zira endüstri “ayrıcalığını” ambalaj ve hijyenle süsleyerek sunmaktadır.
Hastalık Amerika’da 1950’lerde tırmanışa geçti
Tıbbın diğer alanlarında olduğu üzere bugün için kanser hastalığının da neden ortaya çıktığı ve neden arttığı iyi anlaşılamamıştır. Tıp erbabı işin içinden “sigara ve alkol” ve son zamanlarda da “genetik” diyerek çıkmaya çalışır.
Oysa kanser hastalığında gerçekten genetik olduğu söylenebilecek hasta grubu yüzde beşi bile geçmez, genetik dünden bugüne değişmez.
Oysa saydıklarımızın bütünü hastalık ve beslenme arasındaki ilişkiye daha çok dikkat çekmektedir. Zira tarihi olarak baktığınızda, hastalık Amerika’da da 1950’lerde tırmanışa geçmiştir.
Bu dönem Amerikan gıda üretiminin endüstrileşmeye, hayvansal gıda üretiminin ise yeme bağlı hale gelmeye başladığı dönemdir.
Bizim rahmetli hocamız Amerika gezisinin ertesi, 1947’de tuttuğu hatıratında şöyle der: “Burada domuzlar ve hindiler çok hızlı büyüyor”.
Kaynak: