Bazı besinler var ki, “kimilerini” doyurmuyor, tersine acıktırıyor. Yedikçe daha çok yediriyor. Peki, kimler bu ‘kimileri’ ve neler bu besinler?
Eğer bazı yemeklerden kısa bir süre sonra acıkıyor, daha da kötüsü sofradan kalkmadan “Acaba ne yesem?” diye düşünmeye başlıyorsanız… Ya da buzdolabınız ile “samimi” bile değil, “tutkulu bir ilişki” yaşıyorsanız… Hele bir de yemeklerden sonra uyku hali, iç çekilmesi, zihin bulanıklığı, sinirlilik, terleme, baş ağrısı gibi sorunlardan yakınıyor, az yemenize rağmen çabuk kilo aldığınızı, düzenli egzersiz yapmanıza rağmen kilo vermekte zorlandığınızı düşünüyorsanız, lütfen hemen kendinizi suçlamayın, “Amma da obur biri oldum” filan demeye kalkmayın!
Sorun sadece sizde değil, “yediklerinizde” yani yiyecek seçimindeki yanlışlarınızda olabilir. Yiyip içtiklerinizi sorgulayın! Bazı besinler var ki onlar “kimilerini” doyurmuyor, tersine acıktırıyor. Yedikçe daha çok yediriyor. Peki, kimler bu “kimileri” ve “neler bu besinler?” Buyurun…
İnsülin hovardası mısınız?
Önce “Kimler hassas bu yiyeceklere?” sorusuna yanıt verelim: Bazı insanların pankreasları “genetik” olarak “aşırı insülin üretmeye” programlı ve kan şekeri yükselmelerine çok hassastır (Bana göre her üç yetişkinden birinde bu sorun var). Yemeklerden sonraki hafif şeker artışında bile pankreasları aşırı insülin üretir, kan şekeri yükselir yükselmez kana aşırı insülin pompalar. Açken bile insülin düzeyleri yüksek olan bu kişilerin “hiperinsülinemi”, “insülin direnci”, “glisemik indeks” kavramlarıyla hemen, acilen ve bir an önce tanışmaları gerekir.
Nedeni şu…
Normalde yemeği takip eden ilk saatlerde kan seviyesi ortalama 40-50 üniteyi geçmeyen insülin değerleri bu “şanssız” kişilerde 100’ü de, 200’ü de geçebilir (Biz 500 ve üzerinde olan kişiler saptadık). Pankreas bezleri genetik olarak aşırı insülin üretmeye programlanmış olan bu “insülin hovardası” insanlar, eğer genetik kusurlarını vaktinde fark edemezlerse özellikle “un, şeker, nişasta” üçlüsünü içeren yiyecek ve içeceklerden hemen sonra şiddetli “hipoglisemi” atakları yaşamaya başlarlar. Atakların ilk işareti ise “sık ve erken, hatta hemen acıkmak”tır.
Genetik mirasınızı sorgulayın!
Çoğunlukla ailelerinde (ya anne, baba, dayı, teyze, halalardan biri, birkaçı ya da büyükanneler, büyük dedelerden bazıları) diyabet öyküsü vardır. Söz konusu genetik kusur yaş ilerledikçe, özellikle 50’leri geçtikçe belirginleşir. Hareketsiz bir hayat, kötü beslenme koşulları, belden-göbekten kilo almak gibi yanlışlarsa kusurun daha erken yaşlarda da ortaya çıkmasına sebep olur.
Eğer söz konusu genetik problem zamanında fark edilmez de un, şeker, nişasta yüklü yiyecekler yenilip içilmeye devam edilirse bir süre sonra “yedikçe acıkmak, acıktıkça yemek” döngüsü başlar, göbek büyümeye, bel çevresi kalınlaşmaya (erkeklerde 100 cm, kadınlarda 88 cm’yi geçmeye) devam eder. Peki sonuçta ne mi olur? Önce gizli diyabet, sonra da tip 2 diyabet hastalığı gelecektir. Zaten son çeyrek yüzyılda yaşadığımız diyabet patlamasının nedeni de aslında budur: ACIKTIRAN YİYECEKLERE DAYALI YANLIŞ BESLENME! Acıktıran besinlerin listesini yandaki kutuda bulabilirsiniz.
KESİP SAKLAYIN
Acıktıran besinler hangisi?
- Beyaz ekmek
- Beyaz şeker
- Börek, çörek, poğaça
- Bisküvi, grissini
- Pasta, kurabiye
- Pirinç pilavı
- Kalitesiz makarna
- Unla yapılan yiyecekler
- Her türlü unlu-şekerli atıştırmalık
- Tatlılar, özellikle unlu tatlılar
- Çok tatlı meyveler
- Meyve suları
- Şekerli her türlü içecek
- Kızarmış patates
- Hamburger
- Pizza
- Cipsler
Not: Bu yiyecek ve içeceklerden özellikle insülin fazlalığı (hiperinsülinemi) ve insülin direnci olanlar ile diyabetliler uzak durmalılar.
Kaynak: