Erkeklerin neden daha kısa ömürlü’ oldukları konusunda ilk yazıyı on yıl kadar önce yazdım ama sizden gelen sorular o kadar fazla oldu ki konuyu bir kez daha gündeme getirmek istedim.
Nedeni şu…
Erkeklerin kadınlardan daha kısa yaşamalarına yol açan nedenlerin ‘değiştirilmesi mümkün olmayan’ bazı nedenleri var. Mesela bağışıklık sistemleri arasındaki fark önemli bir neden. Bilimsel veriler bağışıklık sisteminin kadınlarda erkeklere oranla daha yavaş yaşlandığını gösteriyor. Sağlam bir bağışıklık sisteminin uzun ve sağlıklı bir ömür sürmenin temel belirleyicilerinden biri olduğundan ise kimsenin en ufak bir kuşkusu yok. Bu kadınlara doğanın sağladığı müthiş bir avantaj. Birçok defalar gösterildi ki kadınların bağışıklık sistemi yaşlılıkta da gücünü korumaya devam ediyor. Bağışıklık gücünün iki temel belirleyicisi olan T ve B lenfositlerinin yaşlanma hızı kadınlarda daha yavaş. Erkeklerde her iki hücre grubu da kadınlara oranla daha hızlı azalıyor. T hücrelerinin ‘savaşçı güçler’ olduklarını ve özellikle enfeksiyonlardan korunmada olağanüstü işler üstlendiklerini, B hücrelerinin ise salgıladıkları ‘antikor’ adı verilen maddelerle bağışıklık sisteminin ‘silahları’nı ürettiklerini hatırlatalım, güçlü bir bağışıklık sisteminin aynı zamanda daha az kanser riski anlamına geldiğini de bir kenara not edelim.
KADINLAR PASLANMIYOR
Kadınlara erkeklere oranla doğuştan verilen avantajlar sadece bağışıklık sistemiyle sınırlı değil. Kadınların doğuştan elde ettikleri başka bazı avantajlar da var. Antioksidan güçlerinin erkeklere oranla daha fazla olması da önemli bir fark. Kadınlık hormonu östrojen burada çok etkili. Östrojen yaşlanmanın (ya da ortalama ömür süresinin) önemli belirleyicilerinden biri olan ‘serbest oksijen radikalleri’ yani ‘oksitleyici-paslandırıcı’ maddelerin üretimini azaltıyor. Dahası sadece bununla da yetinmiyor, ‘oksitlenmeyi önleyen’, yani ‘vücudun paslanmasını-hücrenin yaşlanmasını’ geciktiren antioksidanların üretimini de arttırıyor. Yani tam bir ‘çift sarılı yumurta’ durumu var kadınlar için!
SAĞLAM DAMAR GÜZEL YAŞAM
Kadınların doğuştan sahip oldukları başka avantajlar da var. Bunlardan biri yine ‘östrojen hormonu’ ile ilgili. Östrojen hormonu ‘damar yaşlanmasını’da geciktiriyor, damar yaşlanması üzerine adeta bir şemsiye açarak kadınların en azından menopoz dönemine kadar –yani ellili yaşlara ulaşıncaya dek- daha genç damarlara sahip olmasını mümkün kılıyor. Çünkü östrojen neredeyse doğal bir ‘anti kolesterol madde’ gibi de davranıyor. Menopoz dönemine kadar geçen sürede kolesterol yükselmesi ve kan yağ dengesinin bozulmasına engel oluyor ve bu da kadınlara daha genç damarlar, daha az ‘genç yaş kalp krizleri/kalp ölümleri’ şeklinde mükemmel bir avantaj sağlıyor. Uzun ve güzel bir ömrün en önemli belirleyicilerinden birinin sağlam ve genç damarlar olduğunu hatırlayalım.
Erkek neden erkenden çekip gider?
Kadınların doğuştan sahip oldukları ‘uzun ömürlü olma’ avantajının ‘daha iyi uyumaları –uyku sürelerinin daha uzun olması- ve ‘bedenlerinin demir biriktirmeye’ daha eğilimli olması ile de izah edenler var –demir birikimi iltihabi süreçleri hızlandırıyor- ki bu iki faktörün de en azından destekleyici rollerinin olabileceği fikrine ben de katılıyorum. Kadınların erkeklerden neden daha uzun yaşadığı sorusuna “Kadınlar uzun yaşamıyor abi, erkekler daha erken çekip gidiyor, arada ki fark kadınsal avantajlardan değil, erkeğe özgü hatalardan kaynaklanıyor!” diyenler de var ve muhtemelen onlar da haklılar. Ama esas neden kadınların doğuştan sahip oldukları bazı avantajlardır. Erkeklerin ömrünü kısaltan, sadece kısaltmakla kalmayıp tadını tuzunu da kaçıran 15 hata ise şunlar olabilir…
ERKEK SÜNGER, KADIN TEFLON
1. Erkekler daha fazla alkol tüketirler. Gerçi son yıllarda kadınlarda da alkol tüketiminde bir artış var ama erkekler bu konuda hala birinciler. Sigara alışkanlığı da erkeklerde daha yaygın. Sigara ve alkolün bilinen en güçlü ömür kısaltıcıları olduklarını söylemeye bilmem gerek var mı?
2. Erkeklerin sağlıkları konusunda kadınlar kadar dikkatli olduklarını söylemek zor. Vücutlarından gelen sinyalleri ciddiye almak, düzenli sağlık kontrolleri yaptırmak gibi bir alışkanlıkları maalesef hala yok ve çoğu erkeği yıllık sağlık değerlendirmelerine, hatta prostat muayenelerine bile hep kadınlar götürüyor!
3. İş stresi erkekleri kadınlardan daha fazla etkiliyor. Aslında bir bütün olarak ‘stres sorunu’ erkekten çok kadını etkiliyor. Erkek cinsi stres yönetimi konusunda çok beceriksiz. Dahası strese karşı adeta ‘sünger tipi’ bir yaklaşım içinde. Kadınlarsa genelde başarılı birer ‘teflon davranışı’ sergiliyorlar ve stresli konuları bedenlerine kolay kolay yapıştırmıyorlar. Yani ‘erkekler sünger, kadınlar teflon!’ durumu var biraz.
4. Erkekler kaza yapmaya daha müsaitler. Bu biraz ‘kontrolsüz cesaret’ durumu, biraz da ‘dikkatsizlikle’ ilişkili. İş kazaları ya da trafik kazaları fark etmiyor, erkekler daha çok kaza yapıyor. Hatta ev kazalarının bile çoğunu erkeklerin yaptıklarını ileri sürenler var.
5. ‘Korunma-tedbir’ konusunda da erkekler kadınlar kadar duyarlı değiller. Motosiklet-bisiklet sürerken kask takmak, otomobil kullanırken sürücü kemeri kullanmak, korunmasız cinsel ilişkide vurdumduymaz davranmak kadınlar değil, erkekler arasında daha yaygın görünen hatalar.
6. Koruyucu sağlık önlemleri konusunda da erkekler sınıfta kalıyor. Hepatit, tetanos, kuduz gibi önemli aşıları bile zamanında yaptırmıyor, ihmal ediyorlar.
7. ‘Hasta olduklarında hastalıklarını gizlemek, doktorlar tarafından verilen önerileri ciddiye almamak, sağlık çözümlerini ertelemek, yazılan ilaçları bir iki gün sonra çöp kutusuna göndermek ve hele hele yeme içme konusundaki yasakları mümkün olan en kısa zamanda delmek’ de kadınlara değil, erkeklere özgü davranışlar.
8. Erkeklerin çok ama çok önemli bir kusurları da ‘dertleşmeyi bilmemek!’ Erkekler sorunlarını gizliyor. Problemlerini paylaşmıyor. Dertlerini bölüşmüyor. Eksikliklerinin anlaşılmasından hepsi çekiniyor. Neticede ruhsal bagajları doldukça doluyor, ruhsal toksinleri arttıkça artıyor, iç dünyaları kir, pas, toz, duman içinde kalıyor.
9. Erkeklerin aidiyetleri de kadınlara göre daha zayıf. Eve, işe, aileye, akrabaya, arkadaşa, hatta çocuklara yönelik aidiyetlerde kadınlar erkekleri solluyor. Oysa aidiyet çok ama çok önemli bir ‘yaşam güvencesi’. Hayata bağlayan çok ama çok önemli ‘ilmik!’
‘CAN BOĞAZDAN GİDER!’
10. Erkeklerin beslenme hatalarının kadınlardan daha sık olduğunu belirtmeye bilmem gerek var mı? Ne yiyip içtiklerine kadınlar kadar dikkat etmiyorlar. Zaten bu nedenle de yeme içmeyle ilgili hastalıklar erkeklerde hem çok yaygın, hem daha zor tedavi edilebilen sorunlar. Mesela bir erkekte tansiyon yüksekliği, mesela diyabet-şeker hastalığı, mesela kolesterol sorunu söz konusu oldu mu doktorların eli ayağı karışıyor, çünkü erkekler ne verilen ilaçları yutuyor, ne önerilen diyet tedbirlerine uyuyor. Yani erkekler için ‘can boğazdan gelmiyor, gidiyor!’ durumu var.
11. Kilo sorunu özellikle göbek bölgesinden kilo alma erkeklerde kadınlardan daha yaygın. Bu da kilo fazlalığının metabolik sorunlarıyla onlar daha sık baş başa bırakıyor. Daha da önemlisi kilo problemine bağlı kronik iltihabi süreçler –ki en önemli ve etkili yaşlanma hızlandırıcıları, ömür kısaltıcılarıdır- daha sık görülüyor.
12. Erkeklerin öfke eğilimleri daha fazla ve öfke kontrolleri daha zayıf. Bu hem beden ruh ilişkisi açısından olumsuz ve tehlikeli bir özellik, hem de kalp damar hastalıkları bakımından zannedildiğinden çok daha önemli bir dezavantaj.
13. Erkeklerin sosyal ilişkileri de kadınlara oranla daha zayıf. Daha dar bir çevrede hapsolup kalmak, pek çok sağlık sorununa ama özellikle de psikosomatik problemlere davetiye çıkarıyor.
14. Değişmeyi sevmemeleri ve değişmeye direnmeleri de erkeklerin önemli bir dezavantajı. Bu hem ‘iyi ve etkili yeni alışkanlıklar’ edinmelerine engel oluyor, hem de ‘kötü ve zararlı eski alışkanlıklardan kurtulmalarını’ geciktiriyor.
15. Erkeklerin ‘iç hesaplaşma yapmaktan daha çok korkmaları’ da önemli bir problem. İç hesaplaşma konusunda kadınlar daha avantajlılar ve bu tür hesaplaşmalardan erkeklere oranla daha az etkileniyorlar.
KADINLAR PASLANMIYOR
Kadınlara erkeklere oranla doğuştan verilen avantajlar sadece bağışıklık sistemiyle sınırlı değil. Kadınların doğuştan elde ettikleri başka bazı avantajlar da var. Antioksidan güçlerinin erkeklere oranla daha fazla olması da önemli bir fark. Kadınlık hormonu östrojen burada çok etkili. Östrojen yaşlanmanın (ya da ortalama ömür süresinin) önemli belirleyicilerinden biri olan ‘serbest oksijen radikalleri’ yani ‘oksitleyici-paslandırıcı’ maddelerin üretimini azaltıyor. Dahası sadece bununla da yetinmiyor, ‘oksitlenmeyi önleyen’, yani ‘vücudun paslanmasını-hücrenin yaşlanmasını’ geciktiren antioksidanların üretimini de arttırıyor. Yani tam bir ‘çift sarılı yumurta’ durumu var kadınlar için!
Kaynak: