Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Altay, aralıklı açlığın hekim ve diyetisyen kontrolünde yapılması gerektiği uyarısında bulundu. Prof. Dr. Altay, yaptığı yazılı açıklamada, tıp dilinde “intermittent fasting” olarak adlandırılan aralıklı açlığın, “aralıklı oruç” ve “oruç diyeti” isimleriyle de artık birçok kişi tarafından bilindiğini, pek çok alanda uygulanmaya çalışılan bir diyet çeşidi olduğunu, kimileri içinse yaşam tarzı haline geldiğini kaydetti.
Aralıklı açlığın çok eski zamanlardan beri uygulandığına işaret eden Altay, İbn-i Sina’nın yemek yedikten sonra uzun süre hiçbir şey yiyip içmemek gerektiğine vurgu yaptığını aktardı.
Osmanlı döneminde ise günde 2 öğün yeme alışkanlığı bulunduğunun tarihçiler tarafından anlatıldığını belirten Altay, semavi dinlerdeki orucun da aralıklı açlığın bir çeşidi olduğunu ifade etti.
Aralıklı açlık uygulayan kişinin, günü “yemek yenebilen saatler” ve “aç kalınması gereken saatler” olarak ikiye ayırdığını, aç kalınan sürenin genellikle 12-24 saat arasında değişkenlik gösterdiğini aktaran Altay, bu sürelerin, yemek yenildiğinde alınacak gıda türlerinin ve kalori kısıtlaması yapılıp yapılmayacağının aralıklı açlığın tipine göre değişkenlik gösterdiğini kaydetti.
Prof. Dr. Altay, en sık uygulanan aralıklı açlık çeşitlerini, “16 saat aç kalıp 8 saatlik sürede yeme prensibine dayalı olan 16/8 diyeti, haftanın 2 günü çok düşük kalori (400-600 kalori) 5 günüyse istenilen şekilde gıda tüketiminin olduğu 5/2 diyeti ve bir gün çok düşük kalori ertesi gün normal beslenme düzeninin birbirini sürekli izlediği alternatif gün açlığı” şeklinde sıraladı.
“Bağışıklık sisteminin daha iyi olabileceği ortaya kondu”
Aralıklı oruçla ilgili yapılan çalışmalara değinen Altay, gözlemlenen bazı sonuçları şöyle aktardı: “Şeker dengesinin olumlu yönde değiştiği, metabolizmanın iyileştiği, yağ dokusunun azaldığı, kilo kaybının gerçekleştiği, kan basıncının düştüğü, hücreler için olan zararlı maddelerin azaldığı, hücreler için stresin azaldığı, zararlı hücrelerin kendini öldürdüğü, vücutta onarım faaliyetlerinin arttığı, savunma sisteminin güçlendiği ve vücudun zorlu şartlara daha dayanıklı hale geldiği gösterilmiştir.
Bunların sonucunda hayvanlarda hastalanma oranlarının daha düşük olduğu ve yaşam süresinin uzadığı görülmüştür. Aralıklı açlıkta yağ asitleri ve keton cisimcikleri kullanılarak enerji üretimi verimliliği sağlanır. Keton cisimlerinin beyin, sinirler, yaşlanma, kanser ve kalp damar sistemi üzerine olan olumlu etkileri de ortaya konmuştur.
Obezitede fazla yağ dokusunun etkisiyle bağışıklık sisteminin baskılandığı, ‘kronik inflamasyon’ denilen yangısal-iltihabi bir sürecin ortaya çıktığı, ‘bağırsak mikrobiyotası’ denilen mikrobik faydalı yapının bozulduğu ve ‘serbest oksijen radikalleri’ denilen hücreler için zehir özelliği taşıyan maddelerin arttığı bilinmektedir.
“Özel hastalığı ile durumu olanlara aralıklı açlık önermiyoruz”
Prof. Dr. Mustafa Altay, bazı çalışmalarda, bakteriyel ve viral enfeksiyonların etkisinden sorumlu, “sitokin” denilen ve iltihaba aracılık eden maddelerin aralıklı açlıkta ve ramazan orucunda daha düşük düzeylerde olduğunun gösterildiğine işaret etti.
Başka çalışmalarda ise aralıklı açlık ile nötrofil sayısının ve dolaşan immün kompleks gibi doğal bağışıklıkla ilgili değerlerin de olumsuz etkilenmediğinin gözlemlendiğini belirten Altay, “Ayrıca bazı araştırmacılar tarafından aralıklı açlığın etkisiyle kilo verildiği, yukarıda belirtilen nedenlerle bağışıklık sisteminin kuvvetlendiği ve vücudun enfeksiyonlara karşı dolaylı olarak daha dirençli olduğu görüşü kabul edilmektedir.” değerlendirmesini yaptı.
Aralıklı açlığın hekim ve diyetisyen kontrolünde yapılması gerektiğini vurgulayan Altay, “Ciddi kalp ve böbrek yetmezliği gibi kronik hastalığı olanlar, kan şekeri kontrolü kötü olan şeker hastaları, şeker düşüklüğü yaşayanlar, yaşlılar, hamileler ve emzirenler gibi özel durumu ve hastalığı olanlara aralıklı açlık önermiyoruz.” uyarısında bulundu.