Günümüzde çoğumuz ‘yorgunluk yorgunuyuz’! Bu yorgunluğu atmanın en iyi yoluysa, ‘yorgunluğu yormak’! Bunun için yapmanız gereken de basit; mümkün olan her anda bol bol YÜRÜMEK! Neden mi?
Yorgunluk önemli ve yaygın bir problem. Belki de bu nedenle sık kullandığımız bazı deyimleri unuttuk! “Nasılsın?” sorusuna “Turp gibiyim!” veya “Taş gibiyim!” demek anılarda kaldı.
Yorgunluğun nedenleri çeşitli. Kansızlık, tiroid, böbrek, karaciğer, kalp, akciğer yetersizliği, D, B 12 gibi vitamini eksikliği de yorgun düşürebiliyor ama ilk sırada “fiziksel” değil, “ruhsal/motivasyonel yorgunluk” var. Yani “bedenlerimiz” değil, “beyinlerimiz ve adrenal bezlerimiz” yorgun.
YORULARAK DİNÇLEŞİN!
Yorgunluk konusunda size verebileceğim en basit tavsiye şu olur: Yorgunluğunuzun ilerlemiş bir organ yetersizliği veya ağır bir anemiden kaynaklanmadığından eminseniz, onu “yorularak” yenmeye çalışın. Çünkü çoğumuz sadece yorgun değil, “yorgunluk yorgunuyuz!”. Özellikle psikolojik ve motivasyonel yorgunlukları yenmeden halsizlik, isteksizlik, güçsüzlük gibi duyguları yenmeniz çok zor. Çözüm için yorgunluğun üstüne üstüne gidin. Kaslarınızı hareket ettirin. Eklemlerinizi çalıştırın.
OFİSTE BİLE OLUR
Ciğerlerinize temiz hava çekip dolaşım sisteminize daha çok kan pompalayın. Bunun için de YÜRÜYÜN! Hemen her gün düzenli yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirin. Sadece programlı yürüyüşlerle yetinmeyip saat başı beş dakikalık kısa yürümeler, merdiven inip çıkmalar, ofis içi kas hareketleri sağlayacak egzersizler yapın. Bu basit değişim bile size dinçlik, güç, güven verdiğini en geç 2 hafta içinde fark edeceksiniz. Bu değişim sizi daha iyi uyutacak, daha dingin ve zinde uyandıracak. “Hocam bu öneriyi zaten sık sık tekrarlıyorsunuz ve biz bunu çoktan öğrendik, yenisi yok mu?” şeklinde bir soruyu da yöneltebileceğinizi bildiğim için başka öneriler daha hazırladım, onu da bu kutularda bulacaksınız..
Yorgunluk yorgunuyuz
Yorgunluktan yakınanların çoğunda herhangi bir bedensel soruna rastlanmıyor. Ne tiroid tembelliği, ne karaciğer, kalp, akciğer yetersizliği, ne kanser, enfeksiyon, ne de vitamin ve mineral noksanlığı veya kansızlık bulunamıyor.
Daha detaylı araştırmalarla romatolojik bir problem, metabolik bir sorun filan da saptanmıyor. Oysa gözden kaçan çok ama çok önemli bir sorun var ve o maalesef hiç dikkate alınmıyor: ADRENAL YORGUNLUK.
‘TÜKENMİŞLİK SENDROMU’
Böbreküstü bezlerinin adrenalin ve diğer stres hormonlarını aşırı üretmesi ve yorgun düşmesi neticesi gelişen bir sorun bu. Adına ister stres, ister depresyon, ister kaygı hali, isterseniz de geçen yıl sevilen bir dizi sanatçımızın yaşadığı “TÜKENMİŞLİK SENDROMU” deyin fark etmez, adrenalin hücumlu yaşam tarzı böbreküstü bezlerimizi ve bizi en çok yoran nedenlerin başında geliyor.
Sık sık, ardı ardına ve neredeyse boğulacak derecelere varan dozu kaçırılmış “adrenalin banyoları” halsiz, bitkin düşürüyor. Daha da kötüsü bu banyolar bir zamanlar içine dalıııp gittiğimiz o güzel, o mışıl mışıl derin uykularımızın da canına okuduğu için bir sonraki gün daha da yorgun uyanıyoruz.
ÇÖZÜM, ‘AZ ADRENALİN’
Kısacası yorgunluk sorunu büyük oranda ruhsal kökenli ve arkasında bir organın böbreküstü bezlerinin (Adrenal bezler) yorgun düşmesi var.
Eğer bu ADRENALİN HÜCUMLU YAŞAM TARZI YANLIŞLARI’mızı fark edip çözemezsek yorgunluktan da, onun getireceği sorunlardan da kurtulmamız mümkün olmayacak. Yuttuğumuz ginseng, rhodiola desteklerinin, avuç avuç vitamin, mineral haplarının hiç bir yararı dokunmayacak. Adrenal yorgunluk, modern tıbbın (yani bizim) gözden kaçırdığı önemli bir sorun bana göre ve onu anlamak için daha çok çalışmaya, sürece bir de bu gözle bakan farklı çözümler üretmeye ihtiyacımız var.
Adrenal yorgunluk nasıl oluşur?
Hayatla kurduğumuz farklı ilişkiler var ve bu ilişkiler bize farklı duygular yüklüyor. Bu ilişkiler nedeniyle mutlu ya da mutsuz, keyifli ya da keyifsiz, umutlu ya da umutsuz, endişeli, kaygılı ya da kaygısız, sakin ya da heyecanlı, hiperaktif ya da depresif olabiliyoruz.
Bunlar beynimizin yaşam tarzımız, işimiz, gücümüz, yaşadığımız çevreyle olan ilişkilerimiz, bu ilişkilere verdiğimiz tepkilerimizin neticesi olarak şekilleniyor ve her biri farklı deneyimler olarak beynimizde kayda geçirilip LİMBİK SİSTEM adı verilen karmaşık bir yapı tarafından “duygular”a çevriliyor.
Sorun şu: Bu duygulara önce beynimizdeki HİPOTALAMUS isimli yapı, sonra da böbreküstü bezlerimiz “ADRENAL BEZLER” farklı tepkiler veriyor.
Sorun şu: Bu tepkileri biz kontrol edemiyoruz. Bunlar “otonom sinir sistemi” ile yönetilen, bizim irademiz dışında gelişen “özgür ve kontrol dışı tepkiler”.
Olumsuz uyaranların ve kötü duyguların sayısı arttıkça adrenal bezler daha tepkisel bir davranış modeli geliştiriyor, tepki dozunu ayarlamadığında da yorgun düşüyor. Böbreküstü bezlerinin tepkilerinde kullandığı farklı kimyasallar var. En önemlisi adrenalin. Burada mutlaka ikinci bir hormonu da not düşelim: Kortizol!
VAROLMA REFLEKSİ
Özellikle “korku ve tehlike” adrenalin tepkisinin en önemli ve en büyük uyaranları/motivatörleri. Aslında kısa süreli olduğu ve doğru ve zamanında doğru dozda verildiğinde yaşamsal faydalar sağlayabilen doğal tepkinin ölçüsü kaçırılırsa, bizi “hayatta kalmaya” teşvik eden süreç “hasta eden” bir probleme dönüşüyor. Son yıllarda kontrolsüz bir adrenalin hücumlu bir yaşam tarzı dalgasına kapıldık. Şu veya bu nedenle ama çoğumuz endişeli ve korku yüklüyüz. Yine şu veya bu nedenle mutsuzuz.
HIRS DA ZARARLI
Anlamsız öfke ve heyecanlar içindeyiz. Her gün okuyup işittiğimiz kazalar, belalar, kötü haberler canımızı sıkıyor.
Ayrıca gereğinden fazla hırslıyız. Statü endişesi, yani pozisyonunu koruma/koruyabilme/kaybetmeme kaygısı, “kendisiyle değil sahip olduklarıyla öne çıkma” arzusu bizi yiyip bitiriyor. Böbreküstü bezlerimizi –ve tabiî ki beynimizi/limbik sistemimizi- darmadağın ediyor. Özetle adrenal yorgunluk farkına varmadığımız önemli bir sorun ve bizi önümüzdeki dönemde daha çok rahatsız edecek bir problem gibi görünüyor.
ADDISON HASTALIĞI
Böbreküstü bezlerinin tümüyle iflas ettiği özel bir “hastalık durumu” da var ve bu tablo onu ilk kez izah eden, derleyip toplayıp bir “kendine has/özel hastalık tablosu” şeklinde tarif eden bir doktorun, Dr. Addison’un adıyla anılıyor: ADDISON hastalığı.
Tam ve geri dönüşü olmayan bir böbreküstü bezi yetmezliği durumunda adrenal yorgunluktan değil, Addison hastalığından bahsetmek lazım. Burada böbreküstü bezleri, tümörler, bağışıklıkla ilgili iltihaplar, mikrobik/enfeksiyoz problemler (tüberküloz) veya nedeni henüz net olarak açıklanamamış sağlık sorunları (örneğin sarkoidoz) sebebiyle tahrip oluyor. Seyrek olarak bir trafik kazası, kurşunla, bıçakla yaralanma gibi travmalarla bezin tahrip olması ya da kaybı mümkün.
HEMEN DOKTORA GÖRÜNÜN
İşte bu gibi durumlarda “dört dörtlük bir böbreküstü bezi yetersizliği” gelişiyor ki burada süreci sadece yorgunlukla atlatabilmek maalesef imkânsız. Tansiyon düşmeleri, ciltte renk değişmeleri-koyulaşmalar-, baş dönmeleri gibi belirtiler, kan şekeri düşmesi gibi işaretler de ortaya çıkıyor. Bu son derece nadir görülen durumun tedavisi için bir iç hastalıkları, mümkünse de endokrinoloji uzmanı ile işbirliği yapmanız lazım. Adrenal yorgunlukta da sorun böbreküstü bezlerinde ama problemin kaynağı bezlerin kendisinde değil, daha derinlerde, otonom sinir sistemi dengesi ve beyinde, daha da önemlisi yanlış yaşam tarzı seçimlerimizde. Ayrıca ADRENAL YORGUNLUK yeniden düzelebilen bir sorun.
ADRENAL YORGUNLUKTAN KAÇINMAK İÇİN
-Kendİnİze iyi bakın. Doğru beslenin, güzel uyuyun, aktiviteden de, “eğlenme-dinlenme” ikilisinden de taviz vermeyin.
-Endişe ve korkudan uzak kalmaya bakın, kaygı ve öfke durumlarınızı uzatmayın.
-Enerji düzeyinizi arttırmak için kullandığınız destekleyicilerde doğru seçin.
-Stresli ortamlardan, ilişkilerden, işlerden uzak durun, stresi çağıran iç diyaloglarınızı tekrarlayıp durmayın, iç hesaplamaların dozunu iyi ayarlayın.
-Kendinizi motive etmenin, beden ruh işbirliğinizi sürdürmenin yollarını arayın.
-Yarışmacı, kavgacı, gergin, tepkisel davranışları yoğun biri olmamaya bakın.
Adrenal yorgunluk neler yapar?
-Yorgun, halsiz ve bitkin düşürüyor,
-Uyku kalitesini altüst ediyor,
-Yeme davranışlarını bozuyor,
-Bağışıklık sistemini güçsüz kalıyor,
-Depresyon ve benzeri ruhsal sorunlara zemin hazırlıyor.
Kaynak: